Bilmek ve İnanmak (bilgi ve inanç) arasındaki fark nedir!
Know-Bilmek;
gözlem, sorgulama veya bilginin (information) deneyimlenmesi yoluyla farkında olmak.
deneyim ile elde edilen bilginin (information) farkında olmak.
örnek; "ben bir sandalyede oturuyorum." bu cümlenin ifade ettiği bilgiyi (knowledge) ben biliyorum! (yani bildiğim bu bilgiye inanmam gerekmez) ancak siz okuyucuların "inanmak/inanmamak"tan başka bir çaresi yoktur.
ve inanmanız/inanmamanız durumunda bu cümlenin ifade ettiği gerçeği (bilgiyi (knowledge)) bilemezsiniz.
Bilgi (Knowledge) türkçede tek bir kelime olarak her yerde kullanılır ancak deneyiminiz yoluyla elde ettiğiniz bilgi (information) artık sizin bilginiz (knowledge) olur.
ve bildiğiniz (know) bir şeye, inanmanız/inanmamanız (belief) (yada daha da derinde iman(faith) etmeniz/etmemeniz) söz konusu olamaz.
ancak benim sandalyede oturduğuma inanmanız/inanmamanız (hatta iman etmeniz/etmemeniz) size sadece vakit kaybettirir. sadece bilmiyor olursunuz (you don't know! but you may/can (or not) believe/faith!).
inanmak/inanmamak gerçek bilgi (knowledge) içeremez.
nesnel bir kanıt varsa eğer bu zaten inanç olmaz, bu bilmek (know) olur.
inanç için bir nesnel kanıta gerek yoktur, öznel olarak güvendiğiniz herhangi bir şeylerin sizi ikna etmesi yeterlidir.
ha derseniz "her şey bir rüya ve aslında tüm bu deneyimlediklerimiz zaten göreceli yorumlardır", o zaman orada da hataya düşeriz;
zira öznel algılarımız görecelidir ve "ortak noktalarda" buluşulan "daha az göreceli" gibi algılanan "*fikirler" yada "*gerçeklik" vardır;
örnek: iş yerinde ofisteki masada çalışan 3 arkadaş, "önlerinde duran masaların" gerçekliği konusunda ortak bir bilgiye (knowledge) sahiptir. işte bu örnekteki ortak noktalarda buluştuğumuz "daha az göreceli" olarak algıladıklarımız (gözlem, ölçüm, vb..) bizim gerçekliğimiz olmaktadır.
*fikirler: "deneyimlenebilen fikirler" (test,gözlem, ölçüm vb)
*gerçeklik: "dünya düz değildir", ...
Bilgi;
Bilgi kelimesinin anlamı için bir kavram karmaşası var ancak bu durum "bilgi" için "inanç" gerekir SAFSATASINI bu kadar zayıf bir temele bağlamak karmaşayı daha da arttırmaktadır.
elbette gerçeğe (bilmeye - to know) yaklaşmak için bir önermenin doğru olduğunu (yada yanlış olduğunu) temel alarak (belief) yola çıkabilirsiniz, ancak bunu deneyimlemedikçe (test,gözlem,ölçüm,algı, vb) bilmekten (knowledge) bahsedemezsiniz!
doğruya/yanlışa yapılan bir "yakınsama" girişimidir.
bu bilgi (knowledge) haline gelmeden önce inancınız, gözleminiz/deneyiminiz sonucuna göre teğit edilmiş olur (test/ölçüm,algı, vb) ve bu teğit inancınızı doğrulamış/yanlışlamış olur.
bu sürecin sonunda elde ettiğiniz deneyime ait kazanım, işte bu bilgi (knowledge) olmakta! (ve bilgi olduktan sonra artık "inanç" söz konusu olmayacaktır ki artık biliyorsunuzdur!)
aradaki farkı gayet net açıklayan bu videoya bir bakmanızı umarım;
TDK sözlüklerinde İnanç ve bilmek kelimeleri anlam olarak aşağıdaki gibi açıklanmış;
bilgi kelimesi tdk'nın çeşitli sözlüklerinde aşağıdaki gibi açıklanmış;
Felsefe Terimleri Sözlüğü - 1975
1- Bilme edimi.2- Bilinen şey; bilme edimi sonunda ulaşılan şey.
Burada tasarımlamadan ayrı olarak bilme eğilimi vardır.
Bilgi çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir:
1. İnsandaki ruhsal bir olay olarak.
2. Kavrama edimi, asalt bilinç edimi, yönelme (eğilim, intention) olarak.
3. Özne (bilen) ve nesne (bilinen) arasındaki ilişki olarak (= bilgi bağlantısı).
4. Nesnenin öznedeki imgesi, tasarımı, izdüşümü olarak (= bilgi oluşumu).
5. Tasarım imgesinin nesneyle uyuşması olarak.
6. Bilgimizin ve bilgi imgemizin nesnenin tüm içeriğine yaklaşma eğilimi olarak (= bilgi süreci, bilgi ilerlemesi).7. Bilginin başkasına ulaştırılabilir, aktarılabilir sonucu olarak; bilgi ürünü, bilgi sonucu.
bilmek;
BİLİM VE SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
Ruhbilim Terimleri Sözlüğü - 1974
bilmek
Türkçe: haberdar olmak, İngilizce: know
Herhangi bir şeyi, başka şeylerden ayırmaya yarayacak biçimde öğrenmiş olmak.
inanç;
BİLİM VE SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
Yöntembilim Terimleri Sözlüğü - 1981
inanç
Türkçe: itikat, iman, İngilizce: belief
Kişiliğin derinliğine sızmış ve tüm öteki süreçlerde yansıması olan en süreğen biliş ve inanışlardan her biri.
Felsefe Terimleri Sözlüğü - 1975
inanç
Türkçe: itikat, İngilizce: belief, Fransızca: croyance, Almanca: Glaube
Bir şeyi güvenle doğru sayma tutumu. Bu anlamda:
1. Yeterince gerekçesi bulunmayan, kesin olmayan bir şeyi doğru sayma; us (akıl) yoluyla genel geçer bir doğrulama yapmadan, başkasının tanıklığı üzerine kurulmuş kanıtları, hiç bir kuşku duymaksızın onaylama.
2. Öznel olarak yeterli olan, ama nesnel olarak yeterli olmayan gerekçelerden ötürü bir şeyi doğru sayma. Bu:
a. usa uygun,
b. duygulara uygun,
c. istemeye uygun bir kanı ve onaylama olabilir.
3. Bütün yapıp etmelerimizin temelinde bulunan yaşamadan gelen zorunlulukla dış dünyanın (nesnelerin, başka benlerin, Tanrı'nın) var olduğunu kabul etme; bilimsel, ahlaksal, estetik ve fizikötesi açıklamalarda, önermelerin doğruluğunu onaylama.
4. (Hume'da) Alışkanlık kavramı ile bağlılık içinde temel kavramlardan biri: Bir algı ya da anıya bağlı duygu ; Hume'a göre var olma, algılanmış olma ile aynı şey olduğundan var olma algılanmadan edinilen bir inançtır.
5. Kişisel düşünmeye dayanmayan, ortaklaşa düşüncenin yansısı olan onaylama ve inanış. (Sanı olarak inanç.)
6. Yabancı bir yetkenin etkisiyle bir şeyi doğru sayma; bu anlamda inanç, inanılan, özellikle dinsel alanda doğru sayılan şeydir.
Hemşirelik Terimleri Sözlüğü - 2015
inanç
İngilizce: belief
1. Kararlı ve güçlü yargı, (önkabul).
2. Doğruluğuna ilişkin yeterli bilgi olmadan bir önermenin doğruluğunu ve gerçekliğini benimseyici yahut reddedici (öntavır).
3. Bir düşünceye gönülden bağlı olma.
--------------------------------------------
Yorumlar
Yorum Gönder