İnanç kelimesi ve mantığı üzerine

 inanç kelimesi; inanılan ise "önkabul", inanılmayan ise "öntavır". bu durumda doğruluğu/yanlışlığı kesin kanıtlar gerektirmeyen öznel algıya göre değişebilen bir "önyargı" olmuş oluyor.

yani yeterince bilgiye sahip olmasak da herhangi bir şeyi doğru/yanlış kabul etmek ve bunu da diğer tüm algımızı etkileyecek bir şekilde kabul/red etmek anlamına geliyor.

dolayısı ile "inanç" kelimesi mantıklı bir eylem/söylem ifade etmiyor.

bir şeyi bilmiyorsanız emin olamazsınız. emin değilseniz bu doğru/yanlış diyemezsiniz. ama inanıyorsanız/inanmıyorsanız bunların bir anlamı olmaz ve "bilmek" değil inanmak/inanmamak tercih edilmiş olunur.

sorun; inanmak/inanmamak, inançlı olmak/inançsız olmak ile iki dar kategori arasına sıkıştırılmak istenen mantıksız bir durumdur.

"inanç" kelimesi mantıklı bir kelime değildir. herhangi bir bilgi düşünün doğruluğu belirsiz. başlamak için bunu ilk etapta olası durumlarından birini "önkabul" (yada öntavır) ile doğru/yanlış olarak ele alırsınız ve kendi deneyimleriniz bunun ne kadar nesnel bir doğruluğa/yanlışlığa sahip olduğunu size gösterir (elbette tüm bu deneyimleriniz özneldir)

şimdi nesnel doğru/yanlış olarak bilinebilecek herhangi bir bilgi olsun, elinizde henüz yeterince deneyim yok diyelim, işte aynı süreç burada da işler ve nesnel bir doğru/yanlış bilgisine ulaşabilirsiniz.

tabii daha ötesinde gerçeğe ulaşmak inanç ile olamayacak kadar çok "bilgi" gerektirir ve bu arayış hiç bitmeyecek bir zaman gerektirir.

inanç (inanmak yada inanmamak) yerine bilgiyi bilmeyi tercih etmek mantıklı bir durum olacaktır.

sonrakinde görüşmek üzere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hiçlikten oluşa, "olmayan"'ın oluşları

Sinir Ağı, Bilmek ve İnanmak üzerine

Hiçliğin Nöral Ağı